19 Mayıs 2014 Pazartesi

Köyümün Azgın Hatunları 9.Bölüm

Artık Ramazan çavuşlarla hısım olmuştuk, ertesi günü bize kahvaltıya geldiler. Akrabamızın düğünü de bitmek üzereydi, bizim evde yatılı kalan kızlar da artık kendi evlerine döneceklerdi. Babam Ramazan çavuşa, isterlerse Almanya'ya dönene kadar bizde kalabileceklerini söyledi. Ramazan çavuş kabul etti, öğleden sonra gittiler valizlerini falan toplayıp bize geldiler. 10 gün daha vardı Almanya'ya dönmelerine. Nurcan benim odama yerleşirken, annesiyle babası da misafir odasına yerleşti. Ben yine bodrumda yatacaktım, aile büyüklerimiz böyle uygun gördüler. İmam nikahlı karım olmasına rağmen, düğünümüz olmadan Ateşle Barutu aynı odada yatırmak istemiyorlardı. Birkaç gün boyunca, Nurcan'la gizli saklı öpüşüp elleşmekten ileriye gidemedik. Ee, kayınpeder, kayınvalide ve Nurcan bizde misafirken, onları bırakıp köydeki sikilecek amcıkların peşine de düşemiyordum. Acaip azmıştım, canım mühiş sikişmek istiyordu, bir yolunu bulmalıydım. Nurcan'ı kenara çektim, onunla günübirliğine İzmir'e mobilya bakmaya gitmek istediğimi söyledim. Nurcan
buna çok sevindi. Ailelerimize bunu söylediğimizde gitmemize izin verdiler.

Ertesi sabah daha gün ağarmadan yola çıktık, aynı gün geri dönmemizi istemişlerdi çünkü. 4 saat hiç durmadan gaza bastım. Nurcan modern tarzda mobilya seviyormuş, ilk işimiz Bornova'daki meşhur mağazaya gitmek oldu. Orda birşeyler yeyip, biraz mobilya baktık. Nurcan yanında Video kamerayı da getirmişti, mobilyalardan hoşuna gidenleri kaydetti, köye dönünce annesine babasına göstermek istiyordu. Söz yüzüklerimiz takılırken ve imam nikahı kıyılırken çekilmiş Videolar da vardı kamerada. Çekilen Videoları birlikte seyrettikten sonra, Nurcan, "Sen benim kızkardeşimi daha görmedin, dimi?" diyerek, kameranın çantasından başka bir hafıza kartı çıkarıp kameraya taktı. "İşte bu güzel kız, benim kızdardeşim!" deyip, kızkardeşinin doğumgününde çekilen videosunu oynattı...

Dikkatlice baktım, ama gözlerime inanamadım, kızkardeşini tanıyordum. Hem de internetteki çıplak Fotoğraflarından. Fotoğrafçılık hobilerim arasında olduğundan, sürekli yerli yabancı Foroğrafçıların sitelerine bakarım. Geçen sene internette gezinirken Almanya'dan bir Fotoğrafçının sitesini bulmuştum. Adam 'Amatör Modellerin' resimlerini çekmiş koymuş sitesine. Sitede ayrıca birçok 'Amatör Modelin' profilleri de vardı. Biliyordum ki, Almanya'da ek iş olarak kamera karşısında soyunan (ve sikişen!) hatunlara 'Amatör Model' deniyordu. Hatunlar sitedeki profillerine çıplak resimlerini koyuyor, açıklama kısmında da, ne tür resimlere poz verdiklerini ve çekimlerde nekadar ileri gittiklerini yazıyorlardı. Sadece çıplak poz verenler seans başına 100 Euro isterken, Pink gösterenler (Amının dudaklarını ayırıp, amcığının içini göstermeye Pink deniyormuş, bunu da o siteden öğrendim!) 250 Euro civarında istiyordu. Bunun dışında Fotoğraf çeken kişiyle sikişenler de vardı, onlar da 'Vajinal, Anal, Oral yaparım' olarak belirtiyor ve 500 Eurodan başlayan ücretler istiyorlardı. Tabii sitede kimse gerçek ismini kullanmıyor, 'Model' isimlerini yazıyorlardı.

Hiç unutmam, Nurcan'ın kızkardeşinin sitedeki 'Model' ismi de 'Bambi' idi ve sadece Pink göstermekle kalmayıp, 'Vajinal, Anal, Oral yaparım!' diye yazmıştı profiline. Yani ver 500 Euroyu, hem istediğin gibi çıplak resimlerini çek, hemde istediğin gibi amdan sik, götten sik, ağzına ver hatunun!

İzlettirdiği doğumgünü videosu bittiğinde, "Kızkardeşinin kolunda ne dövmesi vardı, pek seçemedim?" dedim. "Ceylan yavrusu! Kızkardeşimin göbek adı Ceren ya, Ceylan yavrusuna da Ceren deniliyormuş, ondan yaptırdı!" dedi. Ama ben, Ceylan yavrusuna başka dillerde 'Bambi' denildiğini biliyordum. Nurcan'ın ağzını yoklamak için, "Kızkardeşin harbiden çok güzelmiş, o güzellikle neden Fotomodellik yapmıyor?" dedim. "Yapıyor zaten! Gerçi sürekli yapmıyor, okuldan vakit bulursa yapıyor ve okul harçlığını çıkarıyor!" dedi. Nurcan'ın konuşmasından anladım ki, bizim 'Bambi', Fotomodellik yapıyorum diye ailesini kandırıyordu ve resmen para karşılığında Fotoğrafçılarla (veya Fotoğrafçıyım diye geçinen heriflerle) sikişiyordu.

O anda Bambi'yi de sikilecek hatunlar listeme kayıt ettim. Gözümün önünden Bambi'nin netteki çıplak resimleri gitmiyordu bir türlü. Amcığının Pink pozları ve domalmış haldeyken verdiği pozlarda tüm ayrıntısına kadar görünen göt deliğine az mı 31 çekmiştim! Hele resimlerin birinde Motorsikletin üstünde çırılçıplak oturmuş ve öne eğilmiş, götü arkaya yumurta gibi çıkmıştı. Bunları düşünürken yarağım sertleşmişti ve pantolonumdan belli olmasın diye elimi cebime sokmak zorunda kalmıştım. Canım acaip sikişmek istiyordu ve Nurcan daha başka mağazalara da gideceğimizi sanıyordu. Ona, "Siktir et şimdi başka mağazaları, gördük işte göreceğimizi, hem mobilya seçmek için önümüzde daha nerdeyse 1 sene vakit var! Hadi bizim İzmir'deki eve gidelim!" dedim. "Tamam aşkım, sen nasıl istersen!" dedi.

Atladık arabaya, yarım saat sonra binanın önündeydik. Arabadan inerken, "Arabada kalırsa çalarlar!" deyip, Video kameranın olduğu çantayı da aldırdım yanımıza. Yukarı çıktık. Eve girip kapıyı kapatır kapatmaz, Nurcan'ı kapının arkasına yasladım ve öpüşüp yiyişmeye başladık. Birkaç dakika içerisinde koridorda ikimiz de çırılçıplaktık. Nurcan'ı hemen oracıkta sikmek istiyordum. Ama önce amını yalamak için önüne çöktüm. Amına daha dilimi değdirmeden, Nurcan, "Aşkım dur, önce bir Lavaboya gitmem lazım, çok sıkıştım, zor tutuyorum!" dedi. Elinden tutup banyoya götürdüm. Klozete oturdu ve benim çıkmamı bekledi. Ben çıkmayınca, "Çıkmayacakmısın?" dedi. "Yok, seni işerken seyretmek istiyorum!" dedim. "Ama aşkım, sen bakarken işeyemem ki!" dedi. "İşersin, bak ben de işeyeceğim şimdi!" deyip, duşu açtım, küvetin içine şarıl şarıl işemeye başladım. Su sesi ve benim işeme sesime Nurcan da işemeye başladı. İşememiz bitince çabucak bir duş alıp, kurulandık ve banyodan çıktık.

Nurcan'ı busefer benim odama götürdüm, sikişmek için en uygun yer yatağımdı. Öpüşüp elleşmeye başlayınca aklıma birşey takıldı ve "Video kamerası için boş hafıza kartı var mı?" diye sordum. "Kameranın çantasında var birkaç tane, hiç açılmamış!" deyince, bir koşu koridordan kamera çantasını aldım geldim. Mobilya mağazasında çekilen Videonun kayıtlı olduğu kartı çıkarttırıp, kameraya boş bir tane kart taktırdım. Kendim uğraşmak istemedim, çünkü kamera bana çok karışık gelmişti, önce kullanma kılavuzunu okumak gerekiyordu. Kamera çok kaliteli birşeydi. Yüksek çözünürlükte kayıt yapıyormuş. Hatta kaydedilen videodan Fotoğraf makinesi gibi resim bile çekiyormuş. Kameranın hoşuma gittiğini görünce, "Giderken sana bırakırım aşkım! Orda ucuz, 900 Euro filan, ben kendime yenisini alırım!" dedi. Teşekkür ettim ve "Ama önce bu zımbırtı nerden açılıyor, nasıl kayıt yapıyor, onu göster!" dedim. Çalıştırdı, otomatik Zoom özelliği de varmış, ona ayarladı ve "Tamam aşkım, şimdi çekiyor!" dedi.

Önce Nurcan'ı yatağımda yatarken doğal halinde çektim, sonra komutlar vererek nasıl pozisyon alması gerektiğini söyledim. Ben bu işi sevmiştim, Video çekmek Fotoğraf çekmekten daha zevkliydi. Nurcan'ın amına götüne Zoom yapıyordum, ama aklıma sürekli kızkardeşi geliyordu. Nurcan'a, "Şimdi yatakta otur ve Pink göster!" dediğimde, "Pink ne be aşkım?" diye sordu. Demek ki kızkardeşinin 'Modellik hünerlerinden' Nurcan'ın gerçekten haberi yoktu. "Aşkım parmaklarınla amının dudaklarını ayır, amının içini göster!" dedim. "Haa, tamam, anladım!" deyip dediğimi yaptı, ama kamera bizim konuşmaları da kaydediyordu tabii. Kızkardeşinin sitedeki pozlarının aynısını Nurcan'a da verdirmeye çalışıyordum. Bunda başarılı da oluyordum, birbirilerine fizik olarak çok benziyorlardı zaten. Sadece Bambi'nin saçları kumraldı, Nurcan ise çakma sarışındı.

Yarağım kazık gibi olmuş, kasıklarım ağrımaya başlamıştı. Kamerayı çalışır vaziyette, yatağı görecek şekilde masama koydum. Ve sikimi sallaya sallaya Nurcan'ın yanına gittim. İlk önce ağzına verdim, yarağımı bir süre yalattırdım. Sonra 69 olduk, yalaşmaya devam ettik. Kameranın kayıt ettiğini düşünerek sevişmek çok daha heycanlıydı, ama poz vererek sevişince birazcık dikkatimiz dağılıyordu. O anda kendimi porno film çeviriyormuş gibi hissediyordum ve elimde olmadan, bu işi profesyonel yapanların benim gibi zorlanıp zorlanmadığını düşünüyordum. Sonra kameraya göre sevişmeyi bırakıp, kendi bildiğimiz ve istediğimiz gibi devam ettik. Nasılsa kamera kayıt etmeye devam ediyordu, sonra seyredip bakabilirdik, güzel kaydetmiş mi etmemiş mi diye.

Nurcan'ı domaltmış, 3-4 dakikadır amını sikiyordum ki, telefonu çaldı. Nurcan telaşlanıp, "Telefonum nerde? Bakmam lazım, annem arıyordur!" deyince, sikişe ara verdik. Koştum koridordan getirdim çantasını. Çıkardı telefonunu, gerçekten de arayan annesiydi. Orospu anası sanki hissetmişti sikiştiğimizi. 10 dakika kadar konuştular. Nerdesiniz, ne yapıyorsunuz gibi şeyler soruyordu kadın. Nurcan da halen mağazada mobilya baktığımızı söyledi. Telefonu kapatınca, Nurcan'ı tekrar domalttım ve sikişe kaldığımız yerden devam ettik. Ama 2 dakika geçmeden telefonu yine çaldı. Yine ara verdik. Telefona uzandı, ekrana baktı ve "Benim eleman kız arıyor Almanya'dan! İşle ilgili olabilir, bakmalıyım!" dedi ve açtı...

Yine benim anlamadığımı düşünerek Almanca konuşuyordu, gülerek, "Ne var orospu, tam da sikişin ortasında aradın!... Yemin ederim sikişiyorduk, sana yalan mı söyleyeceğim!... Yok daha değil, merak etme birazdan götten de siktireceğim!... Evet, çok güzel sikiyor, uçuruyor beni!... Avucunu yala, sana yok! Onu kimseyle paylaşmaya niyetim yok!... Tamam da, öbürü farklıydı, bu farklı, buna resmen aşığım!... Kızım manyakmısın, nasıl teklif edeyim?... Kızım siktir git başımdan, koskoca Almanya'da kendini siktirecek kimseyi bulamadın mı?... Sana olmaz diyorum! Hem teklif etsem bile, tepkisi nasıl olur onu bilmiyorum!... Tamam tamam, ağzını yoklarım!" diyordu.

Rahat bir 10 dakika da bu kızla konuştuktan sonra kapattı. Ben yine, "Hayırdır, işyerinde bir sorun mu varmış?" diye sordum. "Yok yok, işler yolundaymış! Gelmeden önce yeni bir Epilasyon cihazı siparişi vermiştim, biraz önce onu teslim etmişler, onu söylemek için aramış!" dedi. "İyi ozaman kaldığımız yerden devam edelim!" dedim ve yarağımı ağzına verdim önce. Dinlediğim konuşmalar sayesinde yarağım inmemiş, hatta daha da sertleşmişti. Biraz yalattırdıktan sonra tekrar domalttım ve amını hızlı hızlı sikmeye başladım. Duyduklarımdan ötürü acaip tahrik olmuştum. Okadar hırs ve hızla sikiyordum ki, Nurcan'ın Oh'lamaları bir süre sonra Ah'lamaya dönüşmüştü. Bir ara, "Yavaş aşkım, öldürecekmisin beni?" deyince, yavaşladım. Bu arada Nurcan çoktan orgazm olmuş, vıcık vıcık amına yarağım 'Lark, Lurk' diye girip çıkıyordu.

Nurcan kendine gelince, "Aşkım ben bittim, sen daha gelmiyormusun?" dedi. "Az kaldı aşkım, ama önce götünü sikmek istiyorum!" deyip, yarağımı amından çıkarıp, götüne dayadım. Yarağım amının suyuyla zaten ıslanmıştı, bir seferde kökledim götüne ve fazla içinde beklemeden pompalamaya başladım. Bir ara yine kendimi kaybedip hırslandım, olanca hızımla pompalamaya başladım. Nurcan yine, "Yavaş aşkım!" diye uyarınca, yavaşladım. Zaten boşalmak üzereydim, götünün içine fışkırttım döllerimi. Bu sefer götünü sikerken amıyla oynamamıştım. Yarağım götünde yavaş yavaş küçülürken, elimi amına attım ve Nurcan'ı birkez daha orgazm edene kadar klitorisini okşadım.

Yarağım götünde küçülüp çıkınca, elimi sikimin altına tutarak gittim mutfaktan kağıt havlu getirdim. Yatağa akmasın diye götündeki dölleri sildim. Sonra banyoya girip duş aldık. Duştan çıkınca ikimizin de canı sigara içmek istiyordu. Odamın penceresini açıp, birer sigara yaktık. Sigaralarımızı içerken konuşuyorduk. Bu arada kamera halen kayıttaydı. Nurcan, beni çok sevdiğini, onu her bakımdan çok mutlu ettiğimi, beni asla bir başkasıyla paylaşmak istemediğini söyleyip, "Peki aşkım, sen beni başka biriyle paylaşırmıydın?" diye sordu.

Sertçe, "O ne demek şimdi?" diye sordum. "Yani kıskançmısın, onu öğrenmek istiyorum sadece!" dedi. Ben de (kıskanç olmadığım halde), "Evet çok kıskancım, seni bırak başka biriyle paylaşmayı, eğer erkek sineğe bile baktığını göreyim, valla öldürürüm seni!" dedim. "Hmmm... Peki ya geçmişte yaptığım bazı şeyleri öğrensen, bana kızarmısın?" dedi. "Kızmam, geçmişte olanlar geçmişte kaldı!" dedim. Dudaklarıma öpücük kondurup, "Asla senden başka bir erkeğe bakmam, seni çok seviyorum aşkım!" dedi. Ben konunun kapanmasını istemediğimden, gülerek, "Ama başka kadınlara bakabilirsin!" dedim. Nurcan bu son söylediğime şaşırmıştı, "Hmmm... Yani kadınlardan kıskanmazmısın beni?" diye sordu. "Yok kıskanmam, kadınlar serbest! İstediğin kadınla, istediğini yapabilirsin! Hatta benim yanımda bile yapabilirsin, hoşuma bile gider! Belki beni de aranıza alırsınız?" dedim. Nurcan şimdi daha çok şaşırmıştı, "Aşkım sen ciddimisin bu konuda?" dedi. "Evet, gayet ciddiyim!" dedim. Yüzünde sinsi bir gülümseme belirdi ve dudaklarıma bir öpücük daha kondurdu...

Sigara kesmemişti, birer sigara daha yaktık. Nurcan, "Aşkım ya, işyerini aramam lazım, şimdi aklıma geldi, bizim kıza Epilasyon cihazıyla ilgili birşey söylemeyi unuttum!" diyerek telefona sarıldı. Ve kıza yine Almanca, "Hadi iyisin orospu, istediğin olacak galiba!... Hı hı, konuştum!... Yok, daha senden bahsetmedim, merak etme, alıştıra alıştıra bahsederim!... Tamam, ben de senin amını öptüm!" deyip, kapadı telefonu. Sonra da bana yine, "Seni çok seviyorum aşkım!" diyerek bir öpücük daha kondurdu ve "Aynur, benim dükkanda çalışan kız, çok tatlı birşey, görsen sen de çok seversin kendisini! Dur bakayım, bir resmimiz olacaktı..." deyip telefonunu kurcaladı ve buldu, gösterdi bana. Kuaför dükkanında çekilmişti resim ve Nurcan'la Aynur birbirilerine sarılmışlardı. Resmine bakılırsa Aynur çok sexy bir kızdı ve çokta azgın birşeye benziyordu, tam sikmelik yani. "Evet, senin kadar olmasa da, gerçekten tatlıymış!" dedim, başka da birşey demeden verdim telefonu geri.

Bu arada benim yarak yine kalkmıştı, ama bu sefer Aynur'u sikeceğimi düşünmekten kalkmıştı. Sigaralarımız bitince Nurcan beni sırtüstü yatırıp üstüme çıktı. Yarağımı amına yerleştirip yavaş yavaş oturup kalkmaya başladı. Nurcan bu sefer sanki daha çok zevk alıyordu sikişmemizden, sanki daha bir isterikti. Tadını çıkara çıkara yarağımın üzerimde salınırken, "Aşkım, geçmişte yaptıklarıma kızmayacağını söylediğin için sana birşey itiraf etmek istiyorum..." dedi. "Anlat aşkım!" dedim. "Biliyormusun, ben Aynur'la... şey yaptım... onunla seviştim! Kızdın mı?" dedi. "Yok, niye kızayım, iyi yapmışsın aşkım! İstediğin zaman sevişebilirsin Aynur'la!" dedim. Nurcan sevinçle eğilip dudaklarımı öptü ve hareketlerini daha seri bir şekilde hızlandırıp, kasıla kasıla orgazm oldu. Ben daha boşalmadığım için alttan amına pompalamaya devam ettim. Boşalmak üzereyken, "Geliyorum aşkım!" dediğimde, Nurcan üstümden indi ve yarağımı ağzına alarak boşalttı beni. Döllerimi yutmayı seviyordu.

İkimiz de nefes nefese kalmıştık. Galiba bugünlük son sikişmemizdi bu. Biraz dinlendik, kendimize geldik. Kamerayı tamamen unutmuştuk. Kalktım, kamerayı masadan aldım, birlikte baktık sikişmelerimizi nasıl kaydetmiş diye. Beni şaşırtacak kadar güzel ve kaliteliydi kameranın yaptığı kayıt, doğrusu bu kadarını beklemiyordum. İlk birkaç dakikasını normal seyrettik, kalanını hızlı oynatmaya alıp, sonuna kadar öyle seyrettik. Sonra hafıza kartını çıkarıp, cüzdanıma koydum. Kameraya yine mobilya mağazasında çekilen Videonun olduğu kartı taktık.

Saate baktım, vakit ne çabuk geçmişti. Duşumuzu alıp, ortalığı toparladık ve çıktık evden. Oyalanmadan bindik arabaya ve bastım gaza, köye kadar 4,5 saatlik yolumuz vardı. Otoyolda bir dinlenme tesisinde durup, depoyu fulledik ve 2 kutu da (Yolcu işi) hediyelik tatlılardan aldık. Sonra yola devam ettik. İzmir'e geldiğimize değmişti. Nurcan sevinçliydi, yol boyunca seksle ilgili konuştu. Kızcağız içine attığı şeyleri bana anlattıkça, itiraf ettikçe rahatlıyor ve daha da açılıyordu. Bana, kendisinden önce siktiğim kızlar olup olmadığını sorunca, "Var birkaç tane, sonra anlatırım!" dedim. "Tamam aşkım, sen nasıl istersen!" dedi. Akşam saat 20:30 gibi köye vardık.

Köyümün Azgın Hatunları 8.Bölüm

Uykumun en tatlı yerinde, bodrumun kapısı tıkladı, birkaç kere. Saat kaç idi ve gelen kimdi bilmiyordum. Uyandım, ama kapıyı açmadım, yorganı çektim kafama ve tekrar uyumak istiyordum. Fakat birkaç dakika sonra kapı tekrar tıkladı, her kimse açmam için ısrar ediyordu. Sinirle kalktım saate baktım, saat 03:10'u gösteriyordu. Kapıyı açtım. Zeynep ve Fidan pijamaları ve hırkalarıyla dikiliyordu karşımda. Suratları asıktı. Zeynep, "Fidan seninle konuşacakmış!" dedi. Zeynep kapının ağzında gözcü kaldı, Fidan içeri girdi. Fidan'la geçtik yatağıma oturduk. Ben daha birşey demeden, Fidan, "Akşam düğün evinde Nurcan'ın havasından geçilmiyordu. Ana kız, herkese sizin evleneceğinizi anlatıyorlardı! O orospuyla evlenecekmisin? Doğru mu bu?" dedi. Nurcan'a orospu demesi canımı sıkmıştı, "Gecenin bu saatinde bunu sormak için mi geldin?" dedim sinirle. "Yok, sizin öğlen işiniz varmış, biz de öğlen dönüyoruz, seni birdaha göremem diye vedalaşmaya geldim..." dedi. Gözlerime arzulu bir şekilde bakıyordu. Fidan istediğini söylesin, aslında benimle sevişmeye
gelmişti, bu okunuyordu gözlerinden.

Hemen dudaklarına yumuldum. Ateşlice öpüşmeye başladık. Öpüşürken de soyunuyorduk. Çabucak çırılçıplak olduk ikimiz de. Yatırıp göğüslerini okşadım, öptüm, yaladım, morartırcasına emdim, uçlarını ısırdım. Amına geçtim, amının dudaklarını, klitorisini öptüm, yaladım, emdim. Dilimi amına sokup, dilimle siktim. Fidan inliyor ve kıvranıyordu, amı vıcık vıcık olmuştu. Beni omuzlarımdan tutup yukarı çekiyor, "Hadi içime gir, sik beni!" diye fısıldıyordu. Yavaşça yukarı kayıp Fidan'ın üzerine uzandım, yarağımın başı amının ıslak dudakları arasında geziniyordu. Bazen amının girişine dayanıyordu, ama sokmuyordum. Fırçalıyordum sadece. Fidan kulağıma sürekli, "Gir içime, hadi sok, sik beni!" diye fısıldıyordu.

Aslında bunu ben de çok istiyordum, Fidan'ın bakire amını sikmeyi ve kızlığını bozmayı, ama şimdi giderayak olacak iş değildi bu. Daha uygun yer ve zaman olsaydı yapardım kesin, sonucu ne olursa olsun. Şimdi onu sadece götünden sikecektim, "Dön arkanı!" dedim. Fidan ise dönmemekte ısrar ediyor, "Amımdan siksene!" diye yalvarıyordu. "Başka zaman, şimdi dön arkanı!" dedim ve zorla yüzüstü dönderdim. Yastığı verdim ağzına, "Isır!" dedim. Yarağımı götünün yanakları arasına koyup, "Kaldır götünü!" dedim. Götünü yükseltince, göt deliğine bolca tükürüp, yarağımın başını dayadım. Ve yüklendim. Fidan böğürür gibi sesler çıkarırken kökledim yarağımı götüne. Ve gidip gelmeye başladım. Fidan ağzında yastık, kesik kesik ıhılıyordu ben götüne pompalarken.

Elimi alttan amına attım. Amını, klitorisini okşayarak pompalıyordum götüne, hızlı hızlı. Sanki Nurcan'a orospu demesinin hırsını çıkarıyordum. Fidan orgazm olup, amının suları elime gelince, ben de götüne boşaldım. Üzerine uzandım, biraz kaldım öyle yarağım götündeyken. Omuzbaşlarını, boynunu, ensesini öptüm bir süre. Geçenki getirdiğim peçetelerden kalmıştı biraz, uzanıp bir iki tanesini Fidan'a verdim. Bir iki tane de kendime alıp, götünden çıktım. Peçetelerle dölleri silip, kullanılmış peçetelerin olduğu poşete attık. Sonra hemen giyindik.

Fidan'la biraz daha öpüştük. Zeynep dudaklarını ısırarak kapıda bekliyordu. Yanına gittik. Biliyordum ki Zeynebin canı da şimdi yarak istiyordu. Ama onu şimdi sikemeyecektim. Zeynebin dudaklarını öpüp, götünü avuçladım ve "Seninle sonra görüşürüz, hadi gidin şimdi!" dedim. Birlikte sessizce gittiler. Ben de kapıyı kilitleyip, tekrar yattım uyudum.

Sabah saat 9 gibi Meryem'le Zahide beni kahvaltıya çağırmaya geldiler. Kalktım, kapıyı açtım, onları içeri alıp, ikisini de dudaklarından öptüm ve giyinmeye başladım. Ben giyinirken Meryem de aynı şeyi sordu, "Nurcan'la evleniyormuşsun, doğru mu bu?" diye. "Evlenmeyim mi peki?" dedim. "Birbirinizi seviyorsanız evlenin tabii... Hem Nurcan çok güzel bir kız, aynı Prensesler gibi! Erkek olsam, ben de onunla evlenmek isterdim!" dedi. En son gömleğimin düğmelerini ilikleyip, "Ama siz de çok güzelsiniz!" dedim, götlerini avuçlayarak. Bu dediğime sevindiler. Sonra bunları önüme katıp, yukarı çıktık, kahvaltıya.

Kahvaltı masasında annemle babamın düşünceli olduklarını gördüm. Pek fazla da konuşmuyorlardı. Ben de fazla konuşmadım, sessiz sakin kahvaltımızı yaptık. Kahvaltımız bitmek üzereyken, Fidan geldi masaya, elinde bir iki broşür ve kitap vardı. "Harun abi, bu sene ben Üniversite sınavına gireceğim... İstediğim Fakültelere bir bakabilirmisin?" dedi. Fidan tepemde ayakta dikilirken uzattıklarına göz attım. "İyi, güzel! Umarım istediğin bölümü kazanırsın!" dedim. İzmir'de, benim okuduğum Fakülteye girmek istiyordu. Babam, "Kızım sen hele bir sınavı kazan, Harun abin sana yardımcı olur!" dedi. Annem de, "Hem İzmir'i kazanırsan kalacak yer sorunun olmaz, bizde kalırsın!" dedi. Fakat Fidan'ın derdi başkaydı, "Yok, kazanırsam, ilk sene yurtta kalmayı düşünüyorum... Belki ikinci sene de okuldan kızlarla eve çıkarız!" dedi. Annem de, "Sen bilirsin kızım, bizde teklif var, ısrar yok!" dedi.

Kızlar elbirliğiyle sofraları kaldırdılar, bulaşıkları yıkadılar. Ben de babamla verandada keyif çayı içiyordum. Ozaman babam açtı Nurcan meselesini. Ramazan çavuşun karısı da akşam düğünevinde kadınların yanında anneme söylemiş, Nurcan'la Harunu evlendirelim diye. Babam, "Ne diyeceğiz şimdi bu Ramazan çavuş Dürzüsüne? Kızla evlenmek istiyormusun?" diye sordu. Ben de, "Baba, Nurcan iyi kız, hoş kız, evlenmek isterim, ama bunun için birbirimizi tanımamız lazım, topu topu bir iki saat anca konuştuk!" dedim. Babam, "Annenle de aramızda konuştuk, Nurcan değil, Padişahın kızı dahi olsa, zaten okulun bitmeden asla evlendirmeyiz seni! Ama eğer kızı gerçekten istiyorsan, böyle de olmaz! Milletin ağzı torba değil ki büzesin, köylü şimdiden dedikodu yapmaya başladı. Kendi aramızda adını koyarız, söz gibi birşey yaparız, ondan sonra rahat rahat gezer dolaşır, konuşur, birbirinizi tanırsınız! Tamam mı?" dedi. "Tamam baba!" dedim.

Çayım bittikten sonra ben duş aldım, üzerimi değiştirdim, hazırlandım. Babamla annem de hazırdılar. Saat 12'ye 5 kala Ramazan çavuşun arabası kapıdaydı. Biz arabaya doğru giderken, evdeki kızlar da verandaya çıkmışlar, merakla arkamızdan bakıyorlardı. Ramazan çavuş indi ve sağ ön kapıyı açtı, babam öne otursun diye. Nurcan da arkadan indi, annem binsin diye kapıyı tuttu. Annesi inmemişti, arkada ortada oturuyordu. Annem de annesinin yanına oturdu. Ben de kapıyı tutup Nurcan'ın binmesini sağladım. Amacım en son binip Nurcan'ın yanına oturmaktı. Nurcan çok sexy görünüyordu, beyaz gömlek ve diz üstü etek giymişti. "Biraz yanaşırsanız ben de buraya oturabilirim!" dedim. Ama annesi oyunbozanlık etti, "Oğlum yakışık almaz, millet bakıyor, sen gel bu tarafa yanıma otur!" dedi. Mecburen Nurcan'ın kapısını kapayıp öbür tarafa geçtim, annesinin yanına oturdum. Ve hareket ettik.

Arkada dördümüz biraz sıkışmıştık. Benim sağ tarafım kapıya dayanmıştı. Sol tarafımda ise annesinin kolu koluma, bacağı bacağıma yapışmıştı. Kadının vücudundan yayılan sıcaklık, kolundan ve bacağından elektrik akımı gibi bana geçiyordu. Kadın gülerek, "Koca arabaya da zor sığdık valla!" dedi ve anneme doğru yan döndü, annemle sohbet etmeye başladı. Biraz sonra, "Amaan, böyle de rahat edemedim!" diyerek kımıldamaya başladı, sanki kendine uygun oturma pozisyonu yaratmaya çalışıyordu. Fakat kıpraştıkça da o koca götü bacağımın üst kısmına sürtünüp duruyordu. Yarağım kalkmaya başlamıştı, belli olmasın diye iki elimi önümde birleştirmek zorunda kaldım. Acaba kadın bunu bilerek mi yapıyor diye takıldı kafama. Bunu öğrenmek için götüne değen bacağımı hafif hafif yukarı aşağı oynatmaya başladım. Bacağımla götünü okşuyordum. Ve kadın da sanki cevap verir gibi götünü oynatıyor, bacağıma bastırıyordu. Bu kadında anlayamadığım birşeyler vardı. Ama şimdi bu durum böyle biraz daha devam ederse küloduma boşalıp rezil olacaktım.

Bacağımı oynatmayı bırakıp, dikkatimi öndekilere verdim. Ben hareketsiz durunca, kadın da götünü oynatmayı ve bastırmayı bırakmıştı. Ramazan çavuş babama arabasının özelliklerini anlata anlata basıyordu gaza. Babamla konuşurken, dikiz aynasından da bana bakarak, "Bu arabayı damadıma düğün hediyesi vereceğim!" diyordu yine. Otoyola çıkmıştık, geçen Nurcan'la gittiğimiz otele gidiyorduk. Ama busefer sadece öğle yemeği yiyecek ve konuşacaktık. Otele vardığımızda, Lobiden direkt restoran kısmına geçtik. İçerde hazır masalar varken, Ramazan çavuş şef garsonun eline para sıkıştırıp, bahçeye masa kurmalarını istedi. Şef garson da garsonları çağırıp, birkaç dakika içerisinde bahçeye masa çıkarttırıp, hazırlattırdı.

Geçtik oturduk, yemek ve içecek siparişlerimizi verdik. Siparişlerimiz gelene kadar havadan sudan konuştuk. Yemeklerimiz geldi, yemeye başladık. Garsonlar başımızdan çekilince Ramazan çavuş da konuyu açtı, "Azizim, dün de dediğim gibi, Nurcan'la Harun'u evlendirelim!" dedi. Babam da, "İyi güzel söylüyorsun Ramazan çavuş, evlilikte keramet vardır, bereket vardır. Ana baba olarak gençlere önayak olmak bize düşer. Lakin, evlenmeye çocukların kendileri karar vermesi gerekir! Onlar evlenmeyi isterse, bize sadece gerekeni yapmak, yuvalarını kurmak düşer! İkisi de burada, kendilerine soralım, evlenmeyi istiyorlar mı?" dedi.

Nurcan ordan hemen, "Ben çok istiyorum!" dedi. Bunun üzerine bakışlar bana yöneldi. Ortamda bir gerginlik vardı, istemiyorum desem gerginlik daha da büyüyecekti. "Ben de istiyorum, ama..." der demez, Ramazan çavuş, "Tamam, işte bukadar, gerisi teferruat!" diyerek lafımı kesti. Ağzı kulaklarına varmıştı, kendini zafer kazanmış gibi hissediyordu, nerdeyse kalkıp göbek atacaktı. Ben lafıma devam ettim, "Ama, okulum bitmeden evlenemem! Hem Nurcan'la birbirimizi daha doğru dürüst tanımıyoruz, topu topu bir iki saat konuştuk, hepsi bu! Böyle şeyler zaman gerektirir!" dedim. Ramazan çavuş sinirlenmişti, "Evladım tamam, gerisi teferruat dedik ya! Sanki babanla anan evlendiklerinde birbirilerini tanıyorlarmıydı? Onlar da bizim gibi görücü usulüyle evlendiler! Bak sen kızımla gezip dolaşıp konuşabiliyorsun, daha ne istiyorsun? Sen evlenmeye karar verdiysen gerisini bize bırak, ne gerekiyorsa biz hallederiz! Hadi yemeğinizi bitirin ve gidin gezin dolaşın konuşun gelin, biz de teferruatları konuşalım!" dedi.

Nurcan'la yemeklerimizi bitirmeden kalktık masadan. Otelin bahçesinde yürümeye başladık. Masadan epey uzaklaşınca Nurcan elimi tuttu ve "Seni çok özledim aşkım!" dedi. "Ben de seni çok özledim aşkım! Seni hemen şuracıkta yatırıp sikmek istiyorum!" dedim. O anda Nurcan'ı sikmek için içimde müthiş bir istek vardı. Etrafa şöyle bir baktım, otelin bahçesinin bitiminde hemen ormanlık başlıyordu. Ama ormana ulaşabilmek için otelin dışından gitmek gerekiyordu. Nurcan'a ormanı gösterip, oraya gitmek istediğimi söyledim. "Haa, anladım! Tamam gidelim aşkım, ama önce lavaboya uğramam lazım!" dedi. Otelin Lobisine gittik, ben beklerken, Nurcan WC'ye girdi. Çıktığında bir eli arkasında yanıma gelip, pantolonumun cebine birşey soktu. "Nedir bu?" dediğimde, kulağıma, "Külodum! Külodumu çıkardım, ama çantamı almadım yanıma!" dedi. Bunu söylemesi bile yarağımın hareketlenmesine yetmişti.

Otelin ana girişinden çıkıp, el ele ormana yürüdük. Tamamen gözlerden uzaklaşınca durduk ve öpüşmeye başladık. Öpüşürken elimi eteğinin altına attım. Amını, klitorisini okşuyor, am Piercingi ile oynuyordum. Amı çoktan sulanmıştı. Parmağımı amına sokup, amının suyuna buladım ve parmağımı emmesi için ağzına verdim. Parmağımı emip, gülerek, "Mmmhhh, amımın tadı çok güzelmiş!" dedi. Bu arada yarağım pantolonumu zorluyordu, fermuarımı açıp çıkardım yarağımı. Nurcan eğilip biraz yaladı yarağımı. Fazla vakit kaybetmek istemiyordum, "Dön arkanı, ağaca tutunup domal!" dedim. Dediğimi yapınca, eteğinin arkasını hafif kaldırıp yanaştım arkasına. Benim yarak kendiliğinden bulmuştu amının deliğini.

Biryandan da gelen giden var mı diye etrafa bakınarak, Nurcan'ın amında tutturduğum tempoyla gidip geliyordum. Tempoyu hiç aksatmadan, Nurcan orgazm olup boşalana kadar siktim. Orgazm sonrası kızın bacakları titriyordu, ama ben daha boşalmamıştım. Amına boşalsam olmazdı, götünü sikip götüne boşalsam diye düşündüm, ama yanımızda kağıt mendil dahi yoktu. Her tarafa döl bulaşacaktı. Onun için biraz daha siktim amını ve boşalmama yakın, amından çıkıp, Nurcan'ı dönderdim, önümde çömeltip ağzına verdim. Ve biraz emdirip, ağzına patladım. Döllerimi yuttuktan sonra, yarağımı yalayarak temziledi. En temiz çözüm bu olmuştu. Külodunu cebimden çıkarıp giymesi için verdim. Bana tutunarak giydi külodunu ve toparlanıp tekrar otele doğru yürüdük. Kısa sürmüş de olsa, yine de çok iyi gelmişti bu sikiş.

Lobide Nurcan yine lavaboya girdi, ağzını yıkamaya ve kendine çeki düzen vermeye. Ben de erkeklerin WC'sine girdim, önce işedim, sonra aynada saçıma başıma çeki düzen verdim. Masaya döndüğümüzde, hararetli hararetli tartışıyorlardı. Sanki hayvan pazarında Kurbanlık İnek pazarlığı yapar gibiydiler. Ramazan çavuş, "Almanya'ya dönmeden Nişanı da Düğünü de yapalım bitsin bu iş!" diye tuttururken, bizimkiler, "Şimdilik söz keselim, birbirilerini iyice tanısınlar, konuşup anlaşsınlar, Nişanı Düğünü oğlanın okulu bitince yaparız!" diye diretiyordu. Nurcan'ın annesi ise bambaşka birşey attı ortaya, "Tamam söz kesmeye razıyım, ama imam nikahı da yapalım en azından! Ateşle barut yan yana durmaz! Neme lazım, şeytana falan uyarlar, bir halt karıştırırlar! Bunun günahı da çok büyük olur, sonra hepimiz Töhmet altında kalırız!" dedi. Bu lafın üzerine bir sessizlik çöktü masaya.

Nurcan'ın anası tam bir orospuydu, kızının bir Almanla evlenip boşandığını söylemiyor, bunu gizliyordu herkesten. Ama benim Nurcan'la gezip dolaşmam için imam nikahı istiyordu. Belki de ilerde kızını benim bozduğumu idda etmek için istiyordu bunu. Çünkü imam nikahlı karım olursa, Nurcan'ı istediğim zaman sikebilecektim. Orospu anası belki de imam nikahından sonra kızına, adetliyken benimle yatağa girmesini öğütleyecekti, kızının bakire olmadığını anlamayım diye. Bu kadından herşey beklenirdi.

İşin ilginç tarafı, onun bu söylediğine bizimkiler hak verdiler ve söz kesmenin yanısıra imam nikahını da kabul ettiler. Ramazan çavuş tabi yine vakit kaybetmemek için, çıkardı cüzdanını, Nurcan'a bir tomar Euro verdi, bana da arabanın anahtarını verdi, "Hadi gidin kasabaya, söz yüzüklerinizi alın! Fazla oyalanmayın, alıp hemen geri gelin! Akşama da söz kesip imam nikahını yapalım!" dedi.

Nurcan sevinçten havaya uçacaktı, "Danke Papa!" diyerek babasını yanaktan öptü. Atladık arabaya, kasabada ilk gördüğümüz kuyumcuya girdik, Nurcan'ın seçtiği yüzükleri aldık, döndük otele. Ramazan çavuş da bu arada otelin restoranına, yanımızda götürmek için, 20 kişilik Ordövr tabakları hazırlatmış, Naylon Folyoya sardırmış, 10 şişe büyük meşrubatla, 2 şişe de büyük Rakı sipariş vermiş. Otelin önüne parkettiğimizde garsonlar hepsini bagaja yerleştirdiler. Fazla durmadık, Ramazan çavuş hesabı ödedi ve döndük köye. Dönüşte anası Nurcan'ın yanıma oturmasına izin verdi. Nurcan çocuk gibi seviniyordu, yol boyunca elimi tutup, bana iyice sokulup, başını omzuma yasladı.

Direkt bizim eve gittik. Yiyecek ve içecekleri taşıdık içeriye. Evde kızlardan sadece siktiklerim vardı, Zeynep, Meryem, Zahide ve Rabia. Onlar da meraklarından beklemişlerdi. Fidan'lar zaten memleketlerine dönmüşlerdi. Nurcan sevinçle kızlara söz yüzüklerimizi gösterip, akşama söz kesileceğini ve imam nikahı yapılacağını müjdeledi. Kızlar Nurcan'ı öpüp tebrik ettiler. Ama bunu zoraki yaptıklarını, yüzlerinde gülümseme olsa bile, Nurcan'ı kıskandıklarını sezebiliyordum. Kızlar salondaki masayı yiyecek içeceklerle donatırken, Ramazan çavuşla babam, akşam için imamı ayarlamaya ve akrabalardan söz kesiminde bulunacakları davet etmeye gittiler. Ben de sigara içmeye bodruma indim.

Akşam saat 8 gibi, davetliler eşliğinde söz kesildi, yüzükleri taktık, ardından imam nikahı kıyıldı. Nurcan artık (imam nikahlı da olsa) benim karımdı.

Köyümün Azgın Hatunları 7.Bölüm

Evden çıkmadan önce birşeyler atıştırdım, kahvaltıyla duruyordum. Vedat Selim'in yanına gideceğini söylemişti. Karnımı doyurduktan sonra atladım arabaya Selim'lere gittim. Fakat Selim'in annesi, biraz önce Vedat'ın motoruyla gittiklerini, nereye gittiklerini bilmediğini söyledi. "Tamam, ben bulurum onları!" deyip ayrıldım ordan. Gidebilecekleri birkaç yer vardı. Sırayla takılabilecekleri yerlere baktım, yoktular. En son, dere kenarına bakmak geldi aklıma. Eskiden oraya balık tutmaya, yüzmeye, sigara, şarap içmeye giderdik. Bazen de 31 çekerdik orada. Söğüt ağaçlarının gizlediği, pek kimsenin bilmediği ve uğramadığı yerler vardı dere kenarında. Uzaktan, bir ağacın altında Vedat'ın motorunu görünce durdum. Araba girmiyordu oraya, arabayı kilitleyip yürüyerek gittim motorun yanına. Fakat kimseyi göremedim. Yukardan dereye paralel biraz yürüdüm. Sonunda aşağıda dere kenarında elbiselerini gördüm. Balık tutmaya gelselerdi Selim'in annesi mutlaka söylerdi. Ohalde ya yüzüyorlardı, yada sikişiyorlardı! Ses çıkarmadan biraz daha ilerledim. İnleme
sesleri gelmeye başladı. Biraz daha yürüdüm ve tahmin ettiğim gibi, aşağıda dere kenarında sikişiyorlardı! Selim Vedat'ı domaltmış, arkadan götüne pompalıyordu. Vedat da karı gibi inliyordu yarağı yerken.

Yukardan birkaç resim çektim ve sessizce izlemeye devam ettim. Benim asla erkeklerle işim olmaz, ama onları izlerken yarağım kazık gibi oldu. Yaklaşık 10 dakikadır sürüyordu pompalaması. Selim sonunda böğürerek Vedat'ın götüne boşaldı. İçinde biraz durup çıktı. Sonra da yarağını derede yıkadı. Ben sikişmeleri bitti diye tahmin etmiştim, ama şimdi de Selim domaldı ve 15-20 dakika da Vedat Selim'in götünü sikti. O arada ben yine birkaç resim çektim. Vedat'ın da boşalıp yarağını yıkamasını bekledim. Sonra da, "Napıyorsunuz lan ibneler, birbirinizi mi sikiyorsunuz?" diye seslenerek aşağı indim. Beni görünce şaşırdılar, Vedat hemen, "Düşündüğün gibi değil valla, yüzmeye geldik!" dedi. Selim de onu onayladı.

"Siktirin amına koduğumun ibneleri, yukardan yarım saatir sizi izliyordum!" deyince, ikisi de Dut yemiş Bülbül gibi sustu. "Merak etmeyin, gördüğümü kimseye söylemem! Ama buna karşın siz de bana kıyak yapacaksınız!" dedim. Vedat, "Ne kıyağı? Sen de mi göt sikmek istiyorsun?" diye sordu. "Yok lan, siz birbirinizi istediğiniz gibi sikin! Ben amcık sikmek istiyorum!" dedim ve elbiselerini verdim ellerine. Aceleyle giyindiler. Çıktık yukarıya motorun yanına. Bunlara birer sigara ikram ettim. Ağacın gölgesine oturduk. Sigaralarımızı içerken, "Ee, sayın bakayım köydeki sikişen karıları!" dedim. Önce, "Biz nerden bilelim..." dediler, ama sonra tek tek anlattılar kimlerin kimlerle sikiştiğini. Hayret ettim, hayatta aklımın ucundan bile geçmeyecek karılar kızlar vardı saydıkları arasında. En çok övdükleri de Kahveci Memduh'un kızı Hatice idi. Selim'in anlattığına göre, kız resmen yarak hastasıymış ve günde 5 vakit yarak yese doymak bilmiyormuş.

"Ozaman ilk önce onu sikmek istiyorum!" dedim. Selim, "O iş çok basit!" dedi ve saatine bakıp, "İstersen şimdi gidelim, sik! Bu saate kardeşi Nihat'la birlikte Yukarı Öz'de koyun otlatıyorlardır!" diye ekledi. "Kardeşi ordaysa nasıl olacak bu iş?" dedim. Birbirilerine bakıp gülüştüler ve Selim, "Hatice'yi bizim arkadaşlar sikiyor, Nihat'ı da biz sikiyoruz!" dedi. Çok ilginç geldi bana, "Tamam ozaman, hadi gidelim!" dedim, ayaklandık. Arabayla gideceğimizi sanmıştım, ama Yukarı Öz'e araba çıkmıyormuş. Mecburen motora üç kişi binmek zorunda kaldık. Motoru Vedat süreceğinden, arkasına Selim bindi, ben de Selim'in arkasına bindim. Üç kişi zor sığmıştık Vedat'ın eski Java'sına. Düşmemek için Selim'e iyice yapışmıştım. İbne Selim de fırsatı değerlendirip, götünü yarağıma iyice bastırıyordu.

Yukarı Öz'e varıp, otlayan koyunları görünce indik motordan. Selim iki kere uzun ıslık çaldı ve "Nihaaat!" diye seslendi. Nihat az ilerde bir ağacın altında yatıyormuş, kalktı geldi yanımıza. 16-17 yaşlarında, çelimsiz biriydi Nihat. Selamlaştıktan sonra, Selim, "Bacın nerde, yok mu bugün?" diye sordu. Nihat da, "Var, aşağıda Çıtlık topluyor. Hayırdır, gidip çağırayım mı?" dedi. Selim, "Yok biz gideriz yanına... Harun bacınla görüşmek istiyor da..." dedi. Nihat, "Haa, tamam!" deyip, bana şöyle bir baktı ve bacısının olduğu yeri tarif etti. Vedat'la Nihat orda kaldılar, Selim'le birlikte gittik ve bulduk Hatice'yi.

Hatice çömelmiş Çıtlık topluyordu. Çömeldiğinden şalvarının arkası aşağı doğru kasılmış, beli biraz açılmıştı. O açıklıktan beyaz külodunun çok az bir kısmı görünüyordu. Kızda kamyon tekeri gibi göt vardı. Selim, "Hatice kız!" diye seslenince, Hatice kafasını çevirip baktı. Bize gülümseyerek ayağa kalktı, ellerini şalvarına sildi ve önce şalvarının arkasını, sonra da başörtüsünü düzeltti. Beni baştan aşağıya şöyle bir inceledikten sonra, elini bir kere daha şalvarına silip, tokalaşmak için elini uzattı. Gözleri parlıyordu. Sanki ne için geldiğimi biliyor gibi bakıyordu bana. O sırada Selim çıkarıp 50 Lira verdi Hatice'ye ve kulağına birşeyler fısıldadı. Sonra da bana, "Ben Vedat'la Nihat'ın yanına gidiyorum! Size kolay gelsin!" deyip uzaklaştı yanımızdan. Selim'in kıza para vermesine şaşırmıştım.

Selim gidince, Hatice gülümseyerek, "Gel benimle!" deyip, elimden tuttu ve az ilerde büyükçe bir Söğüt ağacının arkasına götürdü beni. Kızın yüzünden gülümseme hiç eksik olmuyordu, çok neşeli bir kızdı. Ağacın altına serilmiş eski bir kilim ve yanında da bir Desti su ile, içinde azık olduğunu düşündüğüm bir Heybe vardı. Kilimin üstüne oturmamızla, beni sırtüstü yatırıp, benimle öpüşmeye başlaması bir oldu. Okadar istekli ve güzel öpüşüyordu ki, sanki karşımda bir köylü kızı değil de, İzmir'in kaşarlarından biri vardı. Hatice öpüşürken, bir yandan da fermuarımı indirmiş, kemerimi çözmeye çalışıyordu. Bir an için kendimi 'İlk kez Milli olacakmışım' gibi hissettim. Şu ana kadar siktiğim kızların hepsi, kendilerini bana Pasif bir şekilde bırakırlarken, Hatice'nin davranışları çok Aktifti. Galiba insiyatifi ele almayı çok seviyordu. Bu da onun, gerçekten çok azgın bir kız olduğunu gösteriyordu.

Benim birşey yapmama gerek kalmadan Hatice pantolonumu dizlerime kadar sıyırdı. Sonra ayakkabılarımı çıkarıp, paçalarımdan çekerek pantolonumu da çıkardı. Şimdi gömleğim, çoraplarım ve Boxerimle kalmıştım. Hatice de şalvarını ve külodunu çıkardı sadece. Gerçekten çok büyük götü vardı, fakat teni pürüzsüz ve bembeyazdı. Amındaki kıllar ise birkaç gün önce traş edilmiş olmalıydı. Sonra gülümseyerek eğilip, Boxerimi çıkardı. Ama bir sorun vardı. Dişi Sinek bile görsem anında kalkan yarağım, nedense kalkmamıştı. Böyle birşey Nurcan'la oteldeyken de başıma gelmişti, ama ozaman kalkmamasının sebebi, Jürgen piçine kafam takıldığı içindi.

Hatice inik yarağımı ve taşaklarımı avuçlamış, okşuyordu. Benim ufaklıkta yine hareket yoktu. Anlamıyordum, nasıl olabilirdi böyle birşey. Hatice ise halen ilk anki gibi gülümsüyordu. Belki de benim 'Sorunum' gibi sorunu olan birçok erkek görmüştü şimdiye kadar ve bu duruma alışıktı. Ama ben alışık değildim ve böyle birşey olmamalıydı bende. Ya Hatice sonra bunu Selim'e ve Vedat'a anlatırsa, ozaman onların dilinden hayatta kurtulamazdım. Belki de karşımda Aktif bir karı varken kalkmıyordu yarağım. İnsiyatifi kendi elime almaya karar verdim. Ve doğrulup Haticey'i yatırdım sırt üstü. Dudaklarına yumuldum, rahat bir 5-10 dakika öpüştük. Bluzunu yukarı sıyırıp, götü gibi büyük göğüslerini sutyeninden çıkardım. Ve öpüp, yalamaya, emmeye başladım. Nekadar emdiysem de göğüsuçları ağzıma gelmemişti. Oysa göğüsuçlarını ısırmak istiyordum. Parmaklarımla göğüsuçlarını bulmaya çalıştığımda, Hatice, "Boşuna uğraşma, benim göğüsuçlarım içe çökük!" dedi. Bu sefer yüzündeki gülümseme kaybolmuştu. Utanmıştı kızcağız.

Böyle birşeyi ilk defa duyuyordum. Ama kızı daha fazla utandırmak istemedim ve göğüsleriyle ilgilenmeyi bırakıp göbeğine geçtim. Göbeğini öpüp yalarken, elimi de amına attım, etli am dudaklarını okşuyordum. Sonra amına yumuldum ve yalamaya başladım. Ben daha dilimi değdirmeden amı sulanmıştı. Biraz yalayıp, aynı zamanda da klitorisini de okşayınca, Hatice inlemeye ve kıvranmaya başladı. İşte olay buydu, karı benimle değil, benim karıyla oynamam gerekiyormuş. Yarağım şimdi sertleşmiş, kazık gibi olmuştu. Doğruldum ve Hatice'nin göğüs hizasına oturdum, yarağımı yalamasını istiyordum. Hatice yarağımın kalkık olduğunu görünce sevinçten ağzı kulaklarına varmıştı. Hemen yarağımın başını ağzına aldı ve yalayıp emmeye başladı. Çok istekli somuruyor ve çokta zevk alıyordu bunu yaparken.

Yarağımı biraz yalattıktan sonra kızın göğüslerinden kalktım. Onu domaltıp sikecektim, "Domalsana!" dedim. Hatice kıvrak bir hareketle doğruldu ve "Sonra domalırım, önce sen yat aşağı!" deyip omuzlarımdan beni kilimin üzerine bastırmaya başladı. Kız yine insiyatifi ele almak istiyordu anlaşılan. Sırtüstü uzandım. Hatice eğilip yarağımı bir süre daha yaladı, emdi. Sonra da üzerime çıktı, çömelerek yarağımı tutup amının girişine yerleştirdi ve yavaşça üzerime oturdu. Yarağım dibine kadar amına girince de hafif hafif ileri geri salınmaya başladı. Kalkıp oturmuyordu, yani zıplamıyordu, sadece hafif hafif ileri geri salınıyordu. Bunu yaparken alt dudağını ısırıyor ve gözlerime bakıyordu. Sonra bana doğru eğildi iyice, yarağım halen amındaydı, dudak dudağa gelmiştik. Öpüşürken de salınmaya devam ediyordu. Ve çok geçmeden, ağlar gibi sesler çıkararak orgazm oldu.

Amının sularının aktığını hissedebiliyordum. Hayret etmiştim, yarağım amındayken ve benim hiç pompalamama gerek kalmadan, kız kendi kendini orgazm etmişti. Öpüşmeye devam ederken burnundan soluyordu. Dudaklarımı dudaklarından kurtarıp, "Kalk, domal şimdi!" dedim. Hemen kalktı ve dizlerinin üzerinde dörtayak oldu. Ben de doğrulup arkasına geçtim ve yarağımı vıcık vıcık olmuş amına kökleyip, pompalamaya başladım. Vurdura vurdura amına pompaladıkça, kocaman götünün yanakları da Sütlaç gibi bıngıl bıngıl titriyordu. Bir ara amına girip çıkmayı yavaşlattığımda, Hatice kendini geriye ittirmeye başladı. Yavaşlamamı istemiyordu anlaşılan. Ben de yeniden hızlandım. Sertçe ve hızlı hızlı pompalıyordum.

5-10 dakika pompaladıktan sonra, Hatice yine Enik gibi inlemeye, ağlar gibi sesler çıkarmaya başladı. Yeniden orgazm oluyordu. O da şimdi kendini hızlı hızlı ileriye ve geriye doğru ittiriyordu. Sonunda kendini olanca gücüyle geriye ittirip kaldı ve orgazm oldu. O sırada ben de arkaya düşmemek için ona sarılmak zorunda kaldım. Am kaslarını nasıl sıkıp gevşettiğini hissediyordum. Bir süre öylece ona yapışıp kaldım. Sonra arkasından hafif çekilip, yarağımı çektim çıkardım amından. Ben de boşalmak istiyordum, fakat götüne. Yarağımın başını göt deliğine dayadığımda, Hatice, "Dur öyle değil, yat aşağı!" diyerek doğruldu.

Beni yine sırtüstü uzattı. Hatice busefer yarağımı göt deliğine sokup, üzerime oturdu. Hiç zorlanmadan almıştı götüne, hemde köküne kadar. Ve zıplamaya başladı. Hızlı hızlı zıplıyor, arada sırada durup, götünü değirmen taşı gibi çeviriyor, sonra tekrar oturup kalkarak zıplıyordu. Bu kız götten sikişirken de zevk alıyordu, bu yüzünden belli oluyordu. Ben de artık boşalmak üzereydim. Ama onun da orgazm olmasını istiyordum, onun için elimi klitorisine attım, okşamaya başladım. Şimdi ikimiz de inliyorduk. Ve Hatice bir kez daha orgazm olurken, ben de döllerimi götüne fışkırttım. Biraz öyle kalıp, nefes alışverişimiz normale dönünce kalktı üzerimden. Götünden döllerim akıyordu. Destideki suyla amını götünü yıkadı. Sonra da benim yarağımı yıkadı. Başındaki başörtüsünü çıkarıp, önce yarağımı kuruladı, sonra da amını götünü kuruladı. Ve giyindik. Ayakta bir süre daha öpüştük.

Vedalaşırken Hatice bana, "Çok güzel sikişiyorsun! Gene gel emi?" dedi. Normalde bu ilk cümleyi hep ben siktiğim kızlara söylerdim. Elimde olmadan durumun garipliğine güldüm ve "Tamam, gelirim!" dedim, ayrıldım yanından ve diğerlerinin yanına doğru yürüdüm.

Onları bıraktığım yere yaklaşınca, ağacın altında sikiştiklerini gördüm. Vedat alta yatmış, Nihat onun üzerine domalmış, 69 olmuşlar birbirlerinin yarağını yalıyorlardı. Selim de Nihat'ın arkasına geçmiş, oğlanın götünü sikiyordu. Yanlarına yaklaşırken telefonumu çıkardım ve birkaç resim çektim. İyice yaklaşıp, "Kolay gelsin, rahatsız olmayın, devam edin!" diyerek birkaç resim daha çektim. Fakat resim çektiğimi görünce hemen toparlandılar, aceleyle giyindiler.

Fazla kalmadık orda, atladık motora, benim arabanın durduğu yere gittik. Resimlerini çekmemden dolayı ağızlarını bıçak açmıyordu. Ayrıca benimle göz göze gelmemeye çalışıyorlardı. Onları bu sıkıntılı durumda fazla bırakmak istemediğim için, "Hatice dediğiniz kadar azgınmış, iliğimi kuruttu orospu!" dedim. Bunun üzerine gerginlikleri biraz azaldı ve Vedat, "Sen yeter ki ağzını sıkı tut, köyde öyle daha ne karılar var, hepsini siktiririz sana!" dedi. Selim de onayladı onu. Onlara, "Merak etmeyin benim ağzım sıkıdır, resimleri de kimseye göstermem!" deyince biraz daha rahatladılar. Ama yine de resimler yüzünden biraz sıkıntıları vardı. Resim konusunun irdelenmesine fırsat vermeden, "Hadi ben gidiyorum, sonra görüşürüz!" deyip vedalaştım onlarla, atladım arabaya. Onları orda bırakıp köye doğru sürdüm arabayı.

Yoldan babamı aradım, halen kahvehanede ise gelip alayım mı diye sormak için. Fakat babam evde olduğunu, birazdan düğün evine gideceğini, eve uğrarsam birlikte gidebileceğimizi söyledi. Direkt eve gittim. Babamla biraz sohbet ettik. Almancı Ramazan çavuşun kendisiyle konuşmak istediğini söyledim. "Hayırdır, benimle ne konuşacakmış Dürzü?" dedi. "Bilmiyorum!" dedim, Nurcan'dan da hiç bahsetmedim. Birlikte düğün evine gittik.

Düğün evinin avlusu yine kalabalıktı. Yine erkekler bir tarafta oturuyorlar, kadınlar içeride idiler. Avluda büyük bakır kazanlarla yemek kaynatıyorlardı. Erkeklere yemek servisini gençler yaparken, kızlar da kadınların olduğu bölüme götürüyorlardı yemekleri. Babamla birlikte diğer erkekleri selamladıktan sonra, amcalarımın oturduğu masaya sandalye çektik ve oturduk. Yemeğin yanında amcamlar bana da Rakı ikram ettiler, ama ben içki içmediğimi söyledim. Ekolu müzik eşliğinde yemek yeyip, sohbet muhabbet ederken, Ramazan çavuşun arabası geldi durdu avlunun girişine. Ve ailece indiler arabadan.

Ramazan çavuş takım elbise giymişti. Karısında busefer, yine pahalı, fakat kendisine yine hiç yakışmayan bir Döpiyes vardı, başında da yine ipek bir eşarp. Nurcan ise vücuduna sımsıkı yapışmış siyah bir gece kıyafeti giymişti, ayağında da yüksek topuklular vardı. Zaten sexy bir kızdı, ama şimdi bu haliyle çok daha sexy olmuştu. Gözümü alamıyordum Nurcan'dan. Ama o arabadan indiğinden itibaren başını öne eğmiş, kimseye bakmıyordu. Anne kız kol kola girip, direkt kadınların olduğu bölüme içeriye geçtiler. Ramazan çavuş ise, "Merhaba ağalar!" diye avludaki erkeklerin hepsine toptan selam verip, doğruca bizim masaya geldi. Amcamlarla ve babamla tokalaşıp, bana yine, "Öp bakayım kerata!" diyerek elini uzattı. Kalkıp elini öptüm ve oturması için sandalyemi verdim. Ortalıkta gezinen çocukların birine söyleyip, kendime yeni bir sandalye getirttim.

Ramazan çavuş daha oturur oturmaz, "Yaa bu nedir böyle Haremlik Selamlık gibi? Gavurların karıları erkeklerle birlikte Uzaya gidiyor, bizim halimize bak, insan düğünde bile karısıyla kızıyla aynı masada oturamıyor! Alamanyada böyle şeyleri asla göremezsin Azizim!" diye ukelalık etmeye başladı. O anda ona söyleyecek çok şeyim vardı, ağzının payını vermek isterdim, ama sesimi çıkarmadım. Babam da gülerek, "Ramazan çavuuuşşş, ne çabuk unuttun köyün adetlerini! Burası köylük yer, sen İzmir'e, İstanbul'a, Ankara'ya, Antalya'ya git bakalım, Almanya'dan eksiği yok, fazlası var!" dedi. Ramazan çavuş biraz bozulmuştu, "Hani yav, yiyecek içecek birşeyler yok mu bize?" diyerek konuyu değiştirdi. Hemen ona da yemek geldi, Rakı doldurdular. Yemekler yendikten sonra, Rakıyla devam ettiler.

Ben Rakı muhabbetinden sıkıldım kalktım, hala oğullarımın, amca oğullarımın ve arkadaşların olduğu masaya geçtim. Onlarla sohbet ederken, Vedat'la Selim de geldi. Arkadaşlardan biri Vedat'a, "Ramazan çavuşla ailesi sizde kalıyormuş... Lan oğlum nekadar şanslısın, Nurcan ne biçim giyinmiş öyle, evde de mi öyle giyiniyor?" diye sordu. Vedat da, "Höst, ağzını topla Yavşak! Nurcan yengemiz olur, Harun'la konuşuyorlar!" dedi. Ve anında gözler benim üzerime çevrildi, onaylamamı bekliyorlardı. Vedat farkında olmadan beni sıkıntılı bir Kulvara sokmuştu. "Evet konuşuyoruz, ama daha birbirimizi tanımaya çalışıyoruz!" dedim ve müsade isteyip kalktım. Arkadaşlar arasında Nurcan konusunun açılmasına canım sıkılmıştı.

Tekrar babamların masaya döndüğümde de konu aynıydı. Ramazan çavuş babama, benim Nurcan'la gezmeye gittiğimi, konuştuğumuzu anlatıyordu. Galiba kızını övme işini ben masada yokken yapmıştı. Sonunda babama, "Azizim, Nurcan'la Harunu evlendirelim! Çok yakışıyorlar birbirlerine!" dedi. Babam şaşırmıştı, hiç beklemiyordu böyle bir şeyi. Ramazan çavuşa, "Bu şimdi burda, bu curcunada konuşulacak mevzu değil! Sakin bir zamanda ve yerde konuşalım! Hem hanımlarla çocuklar da olsun, mutlaka onların da söyleyecekleri vardır!" dedi. Ramazan çavuş hiç vakit kaybetmek istemiyordu, "Tamam Azizim, ozaman yarın Saat 12:00'de hazır olun, gelip sizi alacağız! Alamanyadan gelirken kaldığımız güzel bir Otel var, köye fazla uzak değil, orda hem konuşuruz, hem de güzel bir öğlen yemeği yeriz!" dedi. Ramazan çavuşun Emrivaki yapmasına babamın da canı sıkılmıştı, ama yine de, "İyi, tamam!" dedi. Ve konu kapandı.

Gece geç vakitte çalgı çengi eğlence bittiğinde, millet evlerine dağıldı. Babam, annem ve bizde yatacak kızlarla, hep beraber eve gittik. Eve giderken babamdan fırça yiyeceğimi düşünmüştüm, ama tek kelime etmedi. Annem de birşey söylemedi. Ama kızların birkaçı bana ters ters bakıyordu. Ters ters bakanların arasında Fidan ve Meryem de vardı. Eve varınca, ben hiç yukarıya çıkmadan, herkese iyi geceler dileyip, bodruma indim. O anda evdeki kızlarla ilgilenecek durumda değildim. Kapıyı kilitleyip, hemen yattım, sağlam bir uykuya ihtiyacım vardı. Nurcan'ı düşünürken uyumuşum.

18 Mayıs 2014 Pazar

Köyümün Azgın Hatunları 6.Bölüm

Nurcan arabada da elimi bırakmadı. Elimi, sadece vites değiştireceğim zaman bırakıp, hemen yeniden tutuyordu. Liseli aşık kızlar gibiydi. Halen çözememiştim bu kızı, bazen çok saf diye düşünüyordum, bazen çok salak, bazen de çok kurnaz. Belki de iki kültür, iki dil arasında bocaladığı için, sorduğu sorular veya anlattıkları, benim onun hakkında böyle düşünmemi sağlıyordu. Belki de son derece harbi bir kızdı, düşündüğünü pat diye söylüyordu sadece. Doğrusu biraz üzülüyordum kızın haline, benim amacım onu sadece sikmekti. Ve sikmiştim de. Kızcağız ise çoktan evlilik hayallerine kapılmıştı. İçimi suçluluk duygusu kaplamıştı. Kendimi sanki pazarda, almayacağım halde, alacakmışım gibi yapıp Çileklerin tadına bakmışım gibi görüyordum. Köye 8-10 kilometre kala, "Ee Schtazi, benimle evlenecek misin? Ben çok istiyorum seninle evlenmeyi!" dedi. Er yada geç bu soru gelecekti, biliyordum. Hadi babasını siktir et, şimdi ben bu kıza ne diyecektim? Kızı üzmek istemiyordum. Ama kendimi ve ailemi de düşünmek zorundaydım. Biliyordum ki,
'Evet' dersem, babası apar topar nişan düğün yapmaya kalkışacak ve Oldu Bitti'ye getirecekti olayı. Adamın niyeti en baştan belliydi, yok çukulotayla, yok cebime 5-6 yüz Euro koymakla, yok arabasını verme vaadiyle, yok apartman katı vaadiyle gözümü boyayıp, kaşla göz arasında (Bir Almanla evlenip boşanmış) kızını bana kakalamaktı amacı. Üstelik adam anasının gözü birine benziyordu, birkaçyüz Euro verebilirdi, ama 129.000 Euro'luk arabayı ve apartman katını vereceğinden emin değildim. Almancı Ramazan çavuş anasının gözüyse, ben de bunlara kanacak kadar saf değildim!

Nurcan'a Diplomatik bir cevap vermeliydim. Onun için arabayı otoyolun kenarında müsait bir yere çektim. Kontağı kapattım ve "Şimdi lafımı bölmeden dinlemeni istiyorum! Tamam mı?" dedim. "Tamam Schatzi!" deyince konuşmaya başladım:

"Güzel bir kızsın, harika bir vücudun var, çok sexysin, çok ta güzel seks yapıyorsun, seni çok beğendim. Ama evlilik konusunu konuşmak için daha çok erken! Tamam, seninle seks yaptık, ama tanışalı birkaç saat anca oldu, seni ve aileni nerdeyse hiç tanımıyorum. Sen de beni ve benimkileri daha tanımıyorsun. Huyumu, suyumu, karakterimi, geçmişimi bilmiyorsun daha. İçkim, kumarım, karı kız olayım, çapkınlığım, berduşluğum, ipsizliğim, sapsızlığım, sapkınlığım, üçkağıtçılığım, dolandırıcılığım, yalancılığım, dayağım, küfürüm, Sadistliğim vs. var mı bilmiyorsun. Hobilerim, zevklerim, dinlediğim müzik, okuduğum kitaplar, sevdiğim filimler, mizah anlayışım, hayallerim, inancım, siyasi düşüncem, ileriye dönük planlarım vs. nelerdir bilmiyorsun. Belki de beni yakından tanıyınca benimle evlenmek bile istemeyeceksin. Böyle şeyler zaman ister. Ayrıca çok önemli bir şey daha var, benim daha okulum bitmedi. Diplomamı, mesleğimi elime almadan, kendi paramı kendim kazanmaya başlamadan, para diye ailemin eline bakarak evlenmek istemiyorum! Kusura bakma, hızlı konuştum galiba? Söylediklerimin hepsini anlayabildin mi, açıklamamı istediğin bir şey var mı?" dedim.

Nurcan, "Yok, hepsini anladım. Türkçeyi belki çok iyi konuşamıyorum, ama hepsini anlıyorum! Şimdi senin beni dinlemeni istiyorum!" dedi ve beni şok eden şeyler anlatmaya başladı:

"Sana hak verdim, ama bunların hiçbiri benim için sorun değil! Çünkü ben sana ilk görüşte aşık oldum! Sana aşık olmasam, evlenip boşandığımı söylemezdim. Türkiye'ye gelirken babam, evlenip boşandığını kimseye anlatma, evleneceğin adama bile söyleme demişti. Ama ben sana anlattım. Annem de, nikah olmadan kimseyle seks yapmayacaksın diye tembihlemişti. Ama ben seninle yaptım. Eğer konu içki, kumar, kadın kız falan ise, bunları bütün erkekler yapıyor, bunu Jürgen de yapardı, hatta babam bile yapıyor. Eğer konu okulun ise, okulun bitene kadar beklerim...

Eğer konu para ise, para hiç sorun değil. Jürgen çok zengin birisi, nekadar parası var kendisi bile bilmiyor. Çok büyük bir inşaat ve emlak Firması var, eski binaları çok ucuza satın alıp, restore ediyor, sonra da ya kiraya veriyor, yada çok paraya satıyor. Milyonlar kazanıyor. Zaten onunla iş konusunda tanışmıştım, Kuaför salonu açmak istediğim dükkanın ve dükkanın üstündeki evlerin de komple sahibiydi. Ben dükkanı kiralamak istiyordum. Ama Jürgen bana aşık olduğunu söyledi ve evlenirsek, dükkanın tapusunu adıma yapacağını söyledi. Ben kendi işyerimi açmayı çok istiyordum. Babama tapu konusunu söylemedim, Jürgen'i çok sevdiğim için evlenmek istediğimi söyledim. Babam karşı çıktı evlenmemize, ama Jürgen babamı parayla ikna etti, babama 300.000 Euro verdi. Yani babam bu altımızdaki arabayı Jürgen'in verdiği parayla aldı. Annemin kolundaki altınlar da öyle. Köye yapılacak apartman da o paradan yapılacak...

Jürgen diyordum, onunla evlendikten 2 ay geçmeden karıya kıza gitmeye başladı, günlerce eve uğramaz oldu. Zaten benden önce de öyleymiş. Benden önce 3 kere evlenip boşanmış, evliliklerinin hepsi de kısa sürmüş. Bir süre sonra da benim en yakın kız arkadaşıma aşık olduğunu söyleyip, boşanalım dedi. Ama ben ilk başta boşanmak istemedim. Kendi isteğimle boşanayım diye bana 500.000 Euro para verdi, ben de ozaman boşanmayı kabul ettim. Ailemin bu paradan da haberi yok, Jürgen kocalık görevini yerine getirmiyor diye boşandığımı biliyorlar. Ama aptallık etmişim, boşandıktan sonra bir Avukat arkadaşım söyledi, eğer kendi isteğimle değil de, mahkemeyle boşansaymışım, Jürgen'in en az 1-2 Milyonunu alabilirmişim. Neyse, bunlar artık önemli değil. Şu anda tek önemli şey sana olan aşkım! Eğer sorun gerçekten paraysa, yeterince param var yani. Ayrıca Kuaför salonum da çok iyi çalışıyor, her ay ortalama 5.000 Euro neto kazanıyorum. Bu parayla rahat geçiniriz!" dedi.

Nurcan'ın anlattıklarının şoku altındaydım. Bizim Ramazan çavuş para için, kızını resmen bir Almana satmış oluyordu. İçimden (Vay amına koduğumun pezevengi!) diye küfür ettim, demek para veren olsa karısını da siktirecekti bu vicdansız gavat. Utanmadan bir de altındaki arabayla, köye yaptıracağı apartmanla hava atıyordu şerefsiz! Peki ya karısına ne demeli? Karısı olacak o orospu da az değildi, hava atmak için nerdeyse kolundaki bilezikleri milletin gözüne sokacaktı! Millet tabii paranın nerden geldiğini bilmiyor. İçimden Ramazan çavuşun karısını da bir güzel kalayladım! Nurcan'ın haline üzülmüştüm şimdi. Kızın hakkındaki teşhisimi bir kez daha değiştirdim, bu kız çok saf ve dürüst idi. Bu kızın yalan söyleyebileceğine inanmıyordum. Harbi bir kızdı.

Kafamdan bunlar geçerken, Nurcan kolumu dürttü ve "Ee, birşey demiyecekmisin?" dedi. Ona, "İyi güzel söylüyorsun da, ben karı parası yiyecek adama benziyormuyum?" dedim. "Ama evlenirsek, benim param otomatikman senin paran olacak! Öyle değil mi?" dedi. "Yok öyle değil, sanki seninle paran için evlenmiş gibi hissederim kendimi!" dedim. Nurcan durdu durdu, "Hesap numaranı ver, 500.000 Euro'nun hepsini şimdi senin hesabına göndereyim! İstersen Almanya'ya dönünce Kuaför salonumun olduğu dükkanı da satarım, oranın parasını da sana veririm! Yaklaşık 700.000 Euro da orası eder!" dedi. Elimde olmadan güldüm ve "Aklın sıra beni mi deniyorsun, yoksa şaka mı yapıyorsun?" dedim. "Hayır, yemin ederim çok ciddiyim! Ver hesap numaranı, hadi!" dedi. Blöf yapıyor diye düşündüm, çünkü bu devirde kim kime okadar parayı senetsiz sepetsiz pat diye verirdi?

Hesap numaramı verdim, gerçekten okadar parayı gözünü kırpmadan benim hesabıma aktaracakmıydı, bunu öğrenmek istiyordum. Tablet bilgisayarını çıkardı, Almanya'daki bankanın sitesine girdi, hesabını bana gösterdi. Dediği kadar para vardı hesabında. Sonra benim hesap numarama havale edilmek üzere rakamın hepsini yazdı. Tam, 'İşlemi tamamla' butonuna basacağı zaman elini tuttum ve "Peki, ya para hesabıma geçtikten sonra senle evlenmezsem?" dedim. "Bunu benimle evlen diye yapmıyorum ki, istersen evlenme! Bunu sana aşkımı ıspatlamak için yapıyorum!" deyip, 'İşlemi tamamla' butonuna bastı! Sonra da paranın hesabıma aktarıldığı onayını gösterip, "Sana aşık olduğuma şimdi inandın mı?" dedi.

Halen inanamıyordum bunu yaptığına. Bir insan nasıl bukadar saf olabilirdi. Sanki oyun oynarken, elindeki Misketini arkadaşına verir gibi, hesabıma aktarmıştı okadar parayı. Bu kız sevmeyi de, sevilmeyi de hak ediyordu. Ayrıca şimdi Nurcan'ı sevmek için fazladan 500.000 tane sebebim daha olmuştu. Eğriye eğri, doğruya doğru demek lazım, zaten kızın fiziğine, boyuna posuna, güzelliğine ve Seksapeline ilk görüşte hasta olmuştum. Sadece kızın konuşmalarındaki patavatsızlığı ve babasının davranışları biraz canımı sıkıyordu. Onun dışında, Nurcan'ı koluma takıp, göğsümü gere gere yanımda gezdirecek kadar yakıştırıyordum kendime. Nurcan güzellik olarak, bizim Üniversitedeki kızların çoğuna 5 basardı. Hatta biraz Mankenlik ve Zerafet eğitimi almış olsa, Nurcan'ı görenler kesin Manken zannederdi.

Ona, "Bunu yapmana gerek yoktu, bana aşık olduğunu başından beri biliyordum!" deyip uzandım, dudaklarından öptüm ve arabayı çalıştırıp geri otoyola çıktım. Nurcan yine elimi tutuyordu ve yaptığından çok mutlu olmuş görünüyordu. Köye girerken, "Şimdi babamlar kesin soracak, ne oldu, ne yaptınız diye, onlara ne demeliyim?" dedi. "Onlara, gezdik, eğlendik, konuştuk, birbirimizi tanımaya çalışıyoruz, şimdilik iyi gidiyor dersin, başka birşey anlatmana gerek yok, tamam mı?" dedim. "Tamam Schatzi, sen nasıl istersen!" dedi. "Bana birdaha 'Schatzi' deme! Aşkım de, Canım de, Hayatım de, ama o kelimeyi birdaha kullanma! Tamam mı aşkım?" dedim. "Tamam aşkım!" dedi. Ona 'Aşkım' dediğime çok sevinmişti, ama 'Schatzi' lafına neden gıcık olduğumu anlamadığı belli oluyordu. O kelimenin karşılığı da, bizdeki Aşkım, Canım, Hayatım anlamına geliyordu, ama 'Schatzi' lafını duyduğum zaman aklıma hemen Jürgen denen orospu çocuğu geliyordu. Bu da canımı sıkıyordu.

Evin önüne geldiğimizde, arabanın sesine, Nurcan'ın babası ve eniştem dışarı çıkmışlardı. Kontağı kapattım ve anahtarı verdim Nurcana. İndik arabadan. Ramazan çavuş kızına sorar gözlerle bakarken, eniştemin bakışlarında, Nurcan'la benim gezmeye gitmemize anlam veremediğini gördüm. Nurcan babasının yanağına öpücük kondurup, arabanın anahtarını verdi ve bana gülümseyip el sallayarak içeriye girdi. Ramazan çavuşun bana birşey sormasına fırsat vermeden, "Araban çok güzelmiş, uçak gibi gidiyor! Kalıp sohbet etmek isterdim, ama eve gitmem lazım, bekliyorlardır. Sonra görüşürüz!" dedim. Enişteme de Vedat'ı sonra göreceğimi söyledim. Kendi arabama yürürken, Ramazan çavuş arkamdan, "Dur bekle, birşeyler vereceğim!" diye seslendi ve içeri girdi. Az sonra elinde bir poşetle geldi, "Karton senin, diğerlerini annene babana verirsin. Onlarla en kısa zamanda görüşmek istediğimi söyle!" dedi. Verdiklerine teşekkür edip, "Tamam, söylerim!" dedim, arabayı çalıştırıp uzaklaştım ordan. Poşette, benim için 1 karton Marlb*** sigara ve bizimkiler için birkaç paket çukulota vardı.

Doğru söylemek gerekirse, Ramazan çavuşun son model Merce***'inden sonra, bizim yerli araba odun gibi gelmişti. Kendimi, At'tan inip, Eşeğe binmiş gibi hissettim. Eve varana kadar Nurcan'ı düşündüm, hesabıma aktardığı parayı düşündüm, içimde sebebini anlamadığım bir suçluluk duygusu vardı. Evin önüne parkedip, bahçe kapısını açtığımda, Meryem'le Zahide verandada oturuyorlardı. Meryem heyecanla, "Evde kimse yok, herkes düğün evine gitmiş! Biz de gideceğiz... Belki seni görürüz diye bakmaya gelmiştik... Hani senin yanında Zahide'ye birşey anlatacaktım ya, onun için getirdim Zahide'yi! Şimdi anlatayım mı?" dedi. "Yok daha değil, siz inin aşağıya, ben geliyorum hemen!" dedim, bodrumun anahtarını verdim Meryem'e. Onlar bodruma inerken, ben de eve girdim, sigarayı çantama koydum, sonra çukulotaları poşetten çıkarıp mutfağa bıratım. Mutfaktan da koca bir tutam peçete alıp çukulotaların boşalan poşetine koydum ve yanıma alarak bodruma indim.

Ben bodruma girerken, Zahide Meryem'i sıkıştırıyordu, "Ne anlatacaksın kız, çatlatma beni, hadi söyle?" diye, kızın kolunu çimdikliyordu. Kapıyı kilitledim, "Gelin şöyle, oturun!" diyerek geçtim yatağın üzerine oturdum, peçetelerin olduğu poşeti yastığımın yanına bıraktım. Geldiler yanıma oturdular. Zahide, bukadar esrarengiz davranan Meryem'in ne anlatacağının merakıyla kudurmuştu. Meryem de bir an önce anlatmak için yerinde duramıyordu. Gözlerime sabırsızca bakarak, "Anlatayım mı?" dedi. "Önce Zahide'yle konuşmak istediğim bir şey var, ondan sonra anlatabilirsin!" dedim. Meryem heyecanla, "Tamam!" dedi. Zahide bu sefer benim kendisiyle ne konuşacağımı merak etmişti. Zahide'ye, "Meryem sana şimdi bir sırrını anlatacak. Ama onun sırrı direkt benimle ilgili. Benim de sana güvenmem gerekiyor. Bunun için senden bazı isteklerim olacak, onları yerine getirmeye söz verirsen, anlatmasına izin veriyorum. Bak ama, Meryem sana anlattıktan sonra üçümüz sırdaş olacağız, ayrıca burada olacaklar burada kalacak! Ne diyorsun, anlatsın mı? Söz veriyormusun dediklerimi yapacağına?" dedim.

Zahide şimdi daha bir meraklanmıştı, heyecanla, "Tamam, söz veriyorum, anlatsın!" dedi. Meryem'e anlatabileceğini söylediğimde, heyecanla ve damdan düşer gibi, "Biz Harun abiyle sikiştik!" dedi. Zahide bunu hiç beklemiyordu galiba, elini ağzına götürüp, "Hııı?" dedi. Aptallaşmış ve suratı kireç gibi bembeyaz olmuştu, bir bana, bir Meryem'e bakıyordu. Meryem, "İnanmıyorsan kendisine sor!" dedi. Ben de, "Sormasına gerek yok, gösterebiliriz!" deyip, telefonumu çıkardım ve Meryem'i Aşıklar tepesinde götten sikerken çektiğim resimleri gösterdim. Zahide, sikişen birilerinin resimlerini ilk defa görüyor olmalıydı, üstelik resimdeki kişiler şimdi yanıbaşında duruyordu. Resimlere, fal taşı gibi olmuş gözlerle ve alt dudağını ısırıp, yutkunarak bakıyordu. Meryem de bakıyordu resimlere, ama o daha önce gördüğü için, suratında sinsi bir gülümseme ve gizli bir gururlanma vardı.

Bu arada benim yarak kazık gibi olmuştu. Telefonu gömleğimin cebine koyup ayağa kalktım, Meryem'i de elinden tutup kaldırdım, dudaklarından öptüm, Zahide'nin şaşkın bakışları eşliğinde öpüşmeye başladık. Öpüşürken Meryem'in buluzunun altından elimi soktum, göğüslerini okşuyordum. Sonra bluzunu çıkardım ve "Sutyenini çıkar!" dedim. Meryem ikiletmeden çıkardı sutyenini. Eğilip küçücük göğüslerini okşayarak, öptüm, yaladım, üzüm gibi uçlarını emdim. Zahide sanki ilk defa pornofilm izleyen birisi gibi, yutkuna yutkuna bize bakıyordu.

Meryem'e, "Şalvarını ve donunu da çıkart!" dedim. Meryem şalvarını ve donunu çıkarırken, Zahide'ye döndüm ve "Birazdan yapacaklarımızla üçümüz sırdaş olacağız, tamam mı?" dedim. Zahide yutkunup 'Tamam!' anlamında kafa salladı. Çırılçıplak soyunmuş Meryem'i Zahide'nin yanına, yatağa domalttım. Pantolonumu ve boxerimi çıkardım. Sıvazladığım yarağıma gözünü dikmiş Zahide'ye, "Meryem'in götünün yanaklarını ayır ve göt deliğine bolca tükür!" dedim. Zahide heyecanla tükürüğünü Meryem'in göt deliğine isabet ettirmeye çalışırken, telefonumu çıkarıp o halde ikisinin resmini çektim. Sonra Meryem'in götüne yaklaştım ve Zahide'ye, "Yarağıma da tükür, bolca!" dedim. Yarağıma tükürürken de resim çektim ve telefonu gömleğimin cebine koydum.

Yarağımı dayadım Meryem'in göt deliğine. Kafasını yavaşça soktuktan sonra, kalanını birden kökledim. Bu sefer biraz fazla acıtmış olmalıydım, ama Meryem yinede, Zahide'ye mahçup olmamak için fazla ıhılamadı, yüzünü yatağa gömdü sadece. Ben Meryem'in götüne kenetlenmiş haldeyken, Zahide halen Meryem'in götünün yanaklarını ayrık tutuyordu. Zahide'nin elini tutup ayağa kaldırdım ve sağ tarafıma çekip dudaklarına yumuldum. Yarağım Meryem'in götünde hareketsiz beklerken Zahide'yi öpüyordum. Zahide resmen şoktaydı, ruh gibi öpüşüyordu benimle. Sağ elimi Zahide'nin şalvarının arkasından daldırdım içeriye. Götünün yanaklarını avuçluyordum, öpüşmeye devam ederken.

Meryem o sırada, yatağa gömdüğü kafasını kaldırınca, Zahide'yle öpüştüğümüzü ve şalvarının içinde hareket eden elimi gördü. Bu sefer şaşırma sırası Meryem'deydi, anlam veremiyordu bu yaptığıma. Hoş anlam verse ne olacaktı ki, öyle yada böyle sikecektim Zahide'yi de. Zahide'nin kulağına, "Hadi soyun, seni de sikeceğim!" deyip elimi çıkardım şalvarından. Zahide bunu duyunca dondu kaldı, onu da sikeceğimi hiç mi hiç beklemiyordu. Ben bu arada Meryem'in götüne yavaş yavaş pompalıyordum. Meryem şimdi ufaktan ıhılamaya başlamıştı. Baktım Zahide Transa geçmiş gibi duruyor, kolundan tutup, biraz sertçe, "Soyunsana!" dedim. Bunun üzerine utanarak bluzunu ve şalvarını çıkardı, sutyen külotla kaldı. "Onları da çıkar!" dedim.

Pompalamaya ara vermiştim, yarağım Meryem'in götünde hareketsiz bekliyordum Zahide'nin tamamen soyunmasını. Meryem neler olduğunu anlamak için ikide bir kafasını çevirip arkaya bakmaya çalışıyordu. Zahide ürkekçe sutyenini ve külodunu çıkarıp, elleriyle göğüslerini ve amını kapattı. Zahide'yi yatağa doğru hafif ittirerek, "Meryemin yanına domal, aynı Meryem gibi!" dedim. Dediğimi yaptı. Şimdi ikisi de önümde domalıktı, birbirilerinin suratlarına boş boş bakıyorlardı. İkisinin o halde de birkaç resmini çektim, telefonu koydum gömleğimin cebine. Sonra yine Meryem'in götüne pompalamaya devam ettim. Ama busefer sağ elimle de Zahide'nin amını okşuyordum. Az sonra, Meryem götüne yediği yarrağın acısından, Zahide de amını ve klitorisini okşamamın verdiği zevkten inliyordu.

Biraz bu şekilde Meryem'in götünü siktikten sonra, yarağımı Meryem'in götünden çıkarıp, sağa kaydım ve Zahide'nin amına soktum. Şimdi Zahide'nin amını sikerken, sol elimle Meryem'in amını ve klitorisini okşuyordum. İkisi de zevkten inliyor, ve orgazm olmaya yaklaşıyorlardı. Önce amında yarak çalışan Zahide orgazm olup boşaldı. Meryem'in amını okşamayı hızlandırdım, o da biran önce orgazm olsun diye. Çünkü ben de yavaş yavaş sonlara geliyordum ve daha Zahide'nin götünü de sikecektim. Meryem de orgazm olunca, yarağımı Zahide'nin amından çıkarıp, göt deliğine tükürdüm ve dayadım.

Meryem deminkiyle birlikte sadece 2 kez siktirmiş oluyordu götünü. Ama Zahide'nin götü alışıktı yarak yemeye, hemencecik girdim götüne ve hiç beklemeden pompalamaya başladım.

Zahide'nin belinden iki elimle kavrayıp, götünü seri bir şekilde sikiyordum. Meryem yan dönmüş, Zahide'nin götünü sikmeme bakıyordu. Sonunda boşalmak üzereydim, Zahide'ye kenetlenip, fışkırdım götünün içine. Bir süre içinde kaldım ve yarağım götündeyken de birkaç resim çektim. Sonra Meryem'den poşete uzanıp içindeki peçeteleri çıkarmasını istedim. Birkaç peçete aldım ve döller yatağa akmasın diye yarağımın altına tutarak çıktım Zahide'nin götünden. Yarağımı peçeteye sarılı tutarken, biraz peçete daha alıp, Zahide'nin götünden süzülen dölleri sildim. Döle bulanmış peçeteleri geri boş poşete atıp, birkaç yeni peçete aldım, dürdüm büktüm ve Zahide'nin Götüne soktum. Ama gülmeden de edemedim. Zahide götünde tıkalı peçetelerle, aynı kasap dükkanının vitrinindeki asılı duran koyunlara benzemişti. Kasaplar da vitrindeki koyunların götüne dekorasyon amaçlı kıvırcık marula benzer birşeyler tıkıyorlardı.

Kızların elbiselerini toplayıp verdim, "Giyinin hadi!" deyip, ben de giyinmeye başladım. Hepimiz giyindikten sonra bunları yatağa iki yanıma oturtup, önce biraz Meryem'le, sonra da Zahide'yle öpüştüm. "İşte şimdi üçümüz tam sırdaş olduk!" deyip, telefonumu çıkardım, onlarla demin sikişirken çektiğim resimleri gösterdim. Meryem resimlere merakla bakarken, Zahide'nin yüzü yine kireç gibi bembeyaz olmuştu. Zahide ilk defa kendi sikişirken resmini görüyordu. Kızlara, motivasyon vermek amacıyla (Siktiğim tüm kızlara söylediğim gibi), "İkiniz de çok güzel sikişiyorsunuz!" dedim. Bu onları çok az da olsa rahatlatmıştı. "Hadi, gidin şimdi, sonra görüşürüz!" diyerek kaldırdım kızları ve kapıyı açıp, gelen giden var mı diye önce baktım, sonra da popolarına birer şaplak attım, gönderdim.

Kızlar kol kola girip düğün evine giderlerken, ben de telefonumdaki resimleri Laptopuma yedekledim. Sonra yukarı çıkıp, güzel bir duş aldım, üzerimi değiştirdim.